Şair Ali Emre, Türkiye’deki güncel şiir ortamına ilişkin, “Bugün 120 civarında edebiyat dergisi, 12 bin civarında şairden söz ediliyor. Yüzde ikisi bile gerçekten şair olsa iyi bir rakam bu.” değerlendirmesini yaptı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından şiir okumayı, yazmayı ve yayınlamayı teşvik etmek amacıyla ilan edilen 21 Mart Dünya Şiir Günü, 25 yıldır kutlanıyor.
Dilsel çeşitliliğe de bir fırsat sunması hedeflenen Dünya Şiir Günü kapsamında, birçok ülkede çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
“Çeyizime Bir Kefen”, “Yeryüzüne Dağılan”, “Milyon Sesli Mızıka” ve “Kıyamet Mevsimleri” gibi çok sayıda şiir kitabına imza atan Emre, şiir yolculuğunu, geçmişten bugüne Türkiye’de şiirin durumunu ve şiire olan ilgiyi AA muhabirine anlattı.
“İyi bir kitap insanın önünde yeni ufuklar açabilir”
Şiirin insana gelen, insanda bekleyen ve biriken bir edebi tür olduğunu belirten Ali Emre, “Şiir, edebiyat dediğimiz o büyük ormanın en nadide ağacı olarak görülebilir. Ben de şiire ilkokul çağında bendeki belki o parıltıyı, ışığı gören öğretmenlerimin etkisiyle okuyarak başladım. Önce küpü bir doldurmak lazım. Onu ne kadar iyi ve farklı okumalarla doldurursanız o şekilde dışına taşar.” ifadelerini kullandı.
Şair Emre, ilk şiirlerini ortaokul yıllarında yazdığını kaydederek, öğretmenlerinin yönlendirmesiyle Kastamonu’da bazı şiir yarışmalarına katıldığını ve ödüller aldığını hatırladığını söyledi.
Liseyi Kastamonu Ticaret Lisesi’nde okumasına rağmen oradaki edebiyat öğretmeninin yönlendirmesiyle edebiyattan kopmadığını vurgulayan Emre, şunları kaydetti:
“İyi bir öğretmen ya da okunan iyi bir kitap insanın önünde yeni ufuklar açabilir. Hatta belki hayata bakışını değiştirebilir. Bende de öyle oldu desem yeridir. Nitekim ticaret lisesine uygun bir alanda okumayı değil, mümkünse edebiyat okumayı istemiştim. Allah da nasip etti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde 1985-1989 yılları arasında Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okudum.
O öğretmenimin yönlendirmesiyle, 15-16 yaşındayken Kastamonu Gazetesi’nde bazı şiirlerimin yayınlandığını hatırlıyorum. Üniversiteyi bitirmek üzereyken 1989-1990 yılında yavaş yavaş bazı dergilere şiirlerimi gönderdiğimi biliyorum. İlk önemli şiirlerim Mustafa Kutlu’nun çıkardığı Dergah dergisinin kapağında yayınlandı. Üniversiteden beni seven bir hocamla birlikte Dergah Yayınları’na gitmiştik. Mustafa Kutlu’ya bir tomar şiir teslim etmiştim sağ olsun yayınladı.”
Ali Emre, üniversiteden sonra öğretmen olarak Sivas’ın İmranlı ilçesine atandığını ve oradayken İstanbul’daki edebiyat dünyasını takip edemediği bir dönem yaşadığını dile getirdi.
İlk şiirlerinin öznel ve içrek tarafları olduğuna dikkati çeken Ali Emre, “Sevgiliden, aşktan ziyade belki çocuk teması öne çıkar benim ilk şiirlerimde. Bunda tabii fakirliğin etkisi vardır. Kastamonu’da küçük bir şehirde, büyük şehirlere özgü nimetlerden uzak bir ortamda geçen çocukluğun ve ailenin izleri daha baskındır. O yüzden duygu açıklamaları diyebileceğimiz öznel, içrek bir şiirdir. Ama süreç içerisinde sosyal hayata daha geniş bakan, 28 Şubat sürecinin bütün ülkeyi bir karanlığa sevk ettiği ortamda şiirimin de sertleştiğini, kavgacı bir nitelik ve epik bir karakter kazandığını da söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.
“Edebiyatımız tarihinin en iyi dönemlerinden birini yaşıyor”
Emre, Türkiye’deki güncel şiir ortamına ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Salgın sonrası süreçte sosyal medyanın da olumsuz anlamda etkilemesiyle bir düşüş yaşandığı söylenebilir ama bence bizim edebiyatımız hem nicelik hem de nitelik bakımından tarihinin en iyi dönemlerinden birini yaşıyor. 1950 ve 1960’lı yıllarda da insanın ayağını yerden kesen, insanı etkileyen belki 4-5 tane şiirle karşılaşıyordu insanlar. Bugün 120 civarında edebiyat dergisi, 12 bin civarında şairden söz ediliyor. Yüzde ikisi bile gerçekten şair olsa iyi bir rakam bu. Avrupa’daki birçok ülkede bile artık şiir, edebiyat dergilerinin çıkmadığını, kapandığını, köklü bir geleneği olanların da dijital alana çekildiğini görüyoruz. Türkiye’de belki şiir alanında niteliksiz ürün çok fazla ama diri, ayakları yere basan, dünyadaki şiirden, edebiyattan da haberdar, kelime dağarı zengin, insanın ve yaşadığımız ülkenin temel sıkıntılarına, problemlerine değinen, lirik-epik bütünlüğü gözeten, biçim ve biçem yönünden de araştırıcı bir karakteri olan şiirlerin az sayıda da olsa yazıldığını görüyoruz.”
Türkiye’de yılda 2 bin şiir kitabı basıldığını ve bunun bu edebi tür için iyi bir rakam olduğunu vurgulayan Ali Emre, edebiyata ve şiire ilişkin yapılan her etkinliği değerli bulduğunun altını çizdi.