Hava yolları, nakit akışı konusunda zorluklar yaşarken; United Airlines gibi devler, ayakta kalabilmek için milyarlarca dolarlık krediler arayışına girdiler.
Ancak kredi alabilmek için ipotek gerekiyordu ve United’ın elindeki en değerli varlık, şaşırtıcı bir şekilde sadakat programı MileagePlus idi.
Sadakat programlarının yüksek değerlemelere ulaşması, hava yolu endüstrisindeki rolünü ve ekonomik gücünü yeniden tanımladı.
Covid-19’un ilk dalgasında United gibi şirketler için nakit para, hayatta kalmanın anahtarı hâline gelmişti. Şirket, operasyonlarını sürdürebilmek için 5 milyar dolarlık bir kredi talep etti fakat kredi için gereken teminat, şirketin değerinden daha fazla bir şeyi gerektiriyordu.
İşte bu noktada, United’ın elindeki en değerli koz olan MileagePlus sadakat programı devreye girdi. SEC’e sunulan belgelerde yer alan bir detay, programın 21.9 milyar dolarlık muazzam bir değerlemeye sahip olduğunu gözler önüne serdi.
Bu durum, Delta ve American Airlines gibi diğer büyük hava yolu şirketlerinin de benzer şekilde yüksek değerlemelere sahip sadakat programları olduğunu açığa çıkardı.
Olay, hava yolu endüstrisinde bir paradigma değişikliğini işaret ediyor.
Wall Street analizlerinin gösterdiğine göre hava yolu şirketlerinin piyasa değerleri, sadakat programlarının mali değerlerinin altında kalıyor.
Aslında sadakat programlarının, hava yollarının en değerli varlıkları hâline geldiğini ve hatta şirketlerin kendilerinden daha fazla değere sahip olduklarını gösteriyor.
Bir başka deyişle, hava yolu şirketlerinin piyasa değerlerinin büyük bir kısmı, aslında sadakat programlarından kaynaklanıyor.
Programlar, yolcuları belirli bir hava yolu şirketiyle sürekli uçmaya teşvik ederek sadakat oluşturmayı amaçlıyordu.
İlk başta sadece uçak bileti alımlarında mil kazandıran programlar; zamanla kredi kartı kullanımları, otel rezervasyonları ve araç kiralamalar gibi farklı alanlarda da mil kazanımına olanak sağladı.
Genişleme, hava yolu şirketlerinin kendi sanal para birimlerini oluşturmasına ve para birimlerinin arzını kontrol etmelerine olanak tanıdı.
Sık uçan yolcu programları, aslında bir nevi finansal mucize. Hava yolları, kendi para birimlerini yaratarak ve para birimlerini yöneterek, kendi merkez bankaları gibi davranıyorlar.
Gelişmeler, hava yolu şirketlerinin artık sadece ulaşım sağlayan kuruluşlar olmaktan çıktığını gösteriyor.
Yani hava yolu endüstrisi; yalnızca uçak bileti satışlarına dayalı bir iş modelinden, müşteri sadakatini ve marka bağlılığını finansal avantaja çeviren çok daha karmaşık bir yapıya evrildi.
Peki ya siz hava yollarının bu stratejisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: